top of page

Sakız Adası, Yunanistan Seyahat Rehberi

Kalimera! Güne bir Yunan adasında masmavi Ege’ye bakarak “günaydın” demek ne kadar güzel bir histir bilir misiniz? Bence yaşamalı ve bilmelisiniz. Ne demiş Nikos Kazancakis: “Ölmeden Ege denizini geçen insana ne mutlu!”

Yel değirmenleri ile meşhur Sakız Adası’na (Chios) giden feribotlar Çeşme’den kalkıyor. Sakız Adası’nda bir havaalanı olduğu halde henüz bizim ülkemizden direk bir uçuş yok. O nedenle önce İstanbul’dan İzmir’e uçtuk (İzmir biletlerimizi Pegasus’un bedava bilet kampanyasından kazanmış olduğumuz yurtiçi biletlerimizle aldık), Çeşme’de bir gece kaldık ve ertesi sabah adaya geçtik. Yaklaşık 3-4 feribot firması çalışıyor, biz Ertürk Lines’dan biletimizi aldık. Ertürk’te isterseniz 20 dakikalık hızlı feribot, isterseniz 40 dakikalık standart feribot olarak iki seçenek mevcut. Gidiş dönüş hızlı feribot bileti alırsanız 30 Euro, standart feribot bileti alırsanız 25 Euro. Biz yine şanslı bir günümüzdeydik, standart feribot bileti aldığımız halde 40 dakika erken geldiğimiz için bize jest yapıp hızlı feribota bindirdiler :) Böylece 20 dakikada adaya ulaşım sağlamış olduk.


Biz adaya geçerli Schengen vizelerimizle girdik; ama kapıda vize alan sayısı da bi hayli fazlaydı. Yine de adaya gitmeye karar verdiğinizde vizeniz yoksa kapıda vize uygulamasının geçerliliğini kontrol etmekte fayda var, bu yönetmelik sürekli değişiyor. Malum bu işler biraz politik.


Bu seyahatimizde konaklamamızı Booking.com’dan ayarladık. Çeşme’de bir gece Dantela Butik Otel’de kaldık. Marinaya yakın tatlı mı tatlı bir aile işletmesi. Tam Sakız Adası’na giderayak o müthiş yunan “fıstık reçelini” bu otelde tatmış olduk. Babam Antepli olduğu halde bu Antep fıstığı reçelini bilmiyor oluşuma çok şaşırdım! Sakız Adası’ndaki iki gecemizi ise Seafront Studios and Apartments isimli aile işletmesinde geçirdik. Fiyat performans olarak karşılaştırdığımızda kesinlikle yine olsa yine geliriz dediğimiz bir otel. Zaten ekşisözlük yorumları dâhil birçok sitede ve blogda herkesin bu otelden çok memnun kaldığını okuyabilirsiniz. Rezervasyon yapmak isterseniz sizi buraya alalım. https://www.booking.com/hotel/gr/seafront-studios-and-apartments.en-gb.html


Sakız Adası’nın adı nereden gelir? Damla sakızının efsanesini biliyor musunuz? Efsaneye göre Hristiyanlığın yeni yayıldığı ve suç olduğu zamanlarda dönemin denizcilerinden Aziz İsodoros kendi inancından vazgeçmemiş. Artık o dönemki inancı neydi bilmiyorum, çok tanrılı dinlerden biri muhtemelen :) Bu sebeple de birçok işkence yapılmış kendisine. Sonunda da öldürülmüş. Biliyorsunuz Yunan efsanelerinde doğa her zaman canlıdır, insan gibi tepkileri vardır. Onun yaşadığı bu zulmü izleyip hiçbir şey yapamayan ağaçlar üzüntülerinden ağlamışlar ve ağaçların gözyaşları damla sakızına dönüşmüş.


Öneri 1: Sizlere en öncelikli önerim adaya gelmeden önce mutlaka kiralayacağınız arabayı ayarlamanız. Biz önden ayarlamadık ve adayı gezmek arabasız imkânsız olduğundan araba bulana kadar çok zorlandık. Unutmayın ne kadar önceden ayarlarsanız o kadar ucuz oluyor günlük kiralar :) En sonunda sevgili otelimiz sayesinde tanıdıklarından bir araba kiraladık. Zar zor adada kalan son otomatik arabayı da bizim için ayarladı. Fakat kiracısı geleceğinden araba sadece 1,5 gün bizde kalabilecekti. Bu da bize ders oldu, araba her zaman önden kiralanmalı! Gitmeden önce internet üzerinden kiralarsanız günlük 20 ile 40 Euro arası değişiyor fiyatlar. Adaya gidince kiralamak isterseniz 40-70 Euro arası oluyor fiyatlar. Motor kiralamak da bir tercih olabilir eğer ehliyetiniz varsa! Malum kuralların takibi bizimkinden sıkı :)


Öneri 2: Adada İngilizce tabela bulmak çok zor! Arabanız ile ada yollarında ilerlerken mutlaka yanınızda su ve yiyecek bulundurun. Biz tam 4 saat adada kaybolduk! Bakir koylara mı girmedik, yanmış ormanlara mı, tarlalara mı… Arabanın lastiği patlayacak diye ödümüz koptu tarlaların içinde :) O bahsettiğim ormanlar biz adaya gelmeden bir hafta önce yanmış. Ağaçların kül kül duran yanık dallarını, kütüklerini görünce içimiz acıdı gerçekten. Yanımızda ne su vardı ne yiyecek çünkü bizim hedefimiz navigasyonda işaretlediğimiz 40 dk. mesafedeki plaja ulaşmaktı. Yolda giderken belli bir noktadan sonra önce internet çekmemeye başlıyor sonra şebeke. Bu sırada navigasyon bozulmuş ve biz saçma yollara girmişiz. Onca saat kaybolduktan sonra ulaşmak istediğimiz plaja Pyrgi Köyü’nün içinden geçip ulaşınca suya, yemeğe bir koşuşumuz var inanamazsınız. Tabi Pyrgi Köyü’nde araba ile ayağını ezmişim gibi rol yapan sonra da gülen küçük Yunan çocuktan bahsetmiyorum bile :) Şakacı küçük.


Mavra Volia Plajı

Kelime anlamı “siyah çakıl” anlamına gelen, Sakız Adası’nın meşhur Mavra Volia Plajı ve denizinin içi beklentinizin aksine kumlar yerine simsiyah volkanik taşlarla kaplı olan bu plaj adanın merkezine 29 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Benim adada en beğendiğim ve yüzmekten en keyif aldığım plaj buydu. Plajda kesinlikle bir işletme, şezlong-şemsiye bulunmuyor, bunu bilenler kendi şemsiyelerini ve minderlerini getiriyorlar. Bilmeyenler de bizim gibi taşların üstüne havlularını serip sırtlarına bata bata yatıyorlar :) Değer mi derseniz sonuna kadar değer. Plajda sadece birkaç duş ve iki adet giyinme kabini var. (İçecek almak isterseniz küçük bir büfesi mevcut fakat standart içecekler dışında bir beklentiniz olmasın) Denizi bir anda derinleşiyor fakat denizin altındaki o volkanik taşlara bakmak o kadar güzel ki! Bu volkanik taşlar nereden geliyor dediğinizi duyar gibiyim hemen anlatayım. Eski yıllarda Psaronas Yanardağı'nın patlaması sonucu etrafa yayılan ve zamanla katılaşan lavlar bizlere bu güzel plajı oluşturmuş.


Pyrgi Köyü

Picasso Köyü diye geçen diğer bir adını bulunduğu evlerin duvarlarındaki geometrik şekillerden alan Pyrgi Köyü, Sakız Adası’nın merkezine 25 km uzaklıkta bulunuyor. Picasso’nun ölmeden önce bu köyü mutlaka görmek istediği fakat göremeden öldüğü söylenir :) Daracık sokakları, iki katlı evleri ile insan içinde adeta kayboluyor! Pyrgi’yi eşsiz kılan bu evlerin, sokakların arasında mutlaka gezmeli, burada kalmasanız bile (biz kalmadık çünkü merkeze çok uzak) mutlaka bir kahvesini içmelisiniz.


Mesta Köyü

Sakız Adası’nın merkezinden 35 km uzaklıkta bulunan Mesta Köyü korunarak günümüze kadar gelmiş bir orta çağ köyüdür. Köy Bizans döneminde 14. Yüzyılda kurulmuş. Bu köye giriş sadece iki kapıdan yapılmaktadır: Kuzey Kapısı ve Güney Kapısı. Bu köyün daracık sokakları korsanlara karşı koruma sağlasın diye labirent şeklinde yapılmış olsa da bu köyde kaybolmak imkansız! Neden derseniz Bizanslıların çok zekice hazırladığı bir yöntem var. Araba girişinin yasak olduğu daracık sokaklarında ilerlerken yere bakarsanız yerdeki taşların tam ortasından hiç kesilmeden giden çizgiler olduğunu göreceksiniz. Kaybolduğunuzu hissettiğinizde bu çizgileri takip ederseniz sizi illa ki ya Kuzey ya Güney kapısına çıkarıyor! Böyle de zekilermiş ve vakti zamanında köyün yerlileri hariç kimse bu detayı bilmezmiş :) Bu güzel köyde benim esas ilgimi çeken Taksiyarhis Kilisesi oldu. Biliyorsunuz dünya üstünde enerjisi çok yüksek alanlar olduğu söylenir. İnsanlar bu alanlara gidip dualar ederler, dilekler dilerler. İşte bu kilisenin o enerjisi yüksek noktalardan biri olduğu ve dualara, dileklere açılan kapı olduğu söyleniyor. Kilisenin içine girdiğinizde Hz. Meryem, Hz. İsa ve Tanrı’nın resmi tam karşınızda duruyor. Resmin iki yanında ise Cebrail ve Mikail meleklerinin 25’er kg. ağırlığındaki heykelleri duruyor. Heykelleri öyle ilginç yapmışlar ki ne tarafa doğru yürürseniz hala gözleri sizin üstünüzde gibi oluyor.


Lithi Plajı

Bembeyaz ince kumların tadını çıkarmak isterseniz Sakız Adası merkezine 23 km. uzaklıktaki doğru adres Lithi Plajı. Lithi sahilinde sıra sıra bir sürü restoran bulunuyor ve gelip şezlongunuza servis yapıyorlar. Eğer bir şeyler yiyip içiyorsanız şezlong şemsiye kullanmak ücretsiz :) Denizi sığ bir deniz ve ne kadar açılsanız da kolay kolay derinleşmiyor. Konforlu ve nispeten sakin, müzikli fakat cıptıs cıptıs havada olmayan vakit geçirmek isterseniz Lithi Plajı kesinlikle en doğru plaj.


Agia Dynami Plajı

Agia Dynami plajı Sakız Adası’nın merkezine 36 km. mesafede bulunuyor. Biz bu plajı araba ile kaybolduğumuzda tesadüfen bulduk. Gözlerden uzak olan bu bakir ve küçük koy bembeyaz kumsalı ve turkuaz denizi ile çok çekici duruyor. Terk edilmiş eski bir kilise dışında hiçbir tesis, duş, kabin ya da büfe bulunmuyor. Biz çok aç ve susuz olduğumuz için burada denize giremedik, kumsala inip fotoğraflayıp yeniden yola koyulduk fakat burada denize girmek içimizde ukte kaldı. Biz yüzemedik siz yüzün :)


Glari Plajı

Glari Plajı Sakız Adası’nın Türkiye kıyılarına bakan noktalarından biri. Sakız Adası’nın merkezine 9 km. uzaklıkta. Otobüsler çok sık geçmediği için ve biz arabamızı teslim etmek zorunda kaldığımız için Glari Plajı’na taksi ile gittik. Bu plaja giderken taksilerle anlaşıyorsunuz, sizi istediğiniz saatte götürüyor, istediğiniz saatte gelip geri alıyor. İki taksi yolculuğunun da parasını yolculuk sonunda ödüyorsunuz. Plaja yürüyerek gitmek yol koşullarından ötürü pek mümkün değil. Biz taksiye gidiş-dönüş 28 Euro verdik. Glari Plajı’nı sevdin mi diye soracak olursanız ben sevmedim. Ben biraz daha Lithi Plajı gibi sessiz sakin plajları sevenlerdenim. Glari Plajı ise biraz daha bizim hareketli Çeşme ve Bodrum plajlarına benziyor. Hem çok kalabalık, hem de müzik sesi çok yüksek. Aslında gençlerin toplanma noktası gibi olmuş bu plajda şezlong parası da ödemedik, bir şey de yiyip içmedik J Sanırım bizi fark etmediler emin olamadık. Plajın bulunduğu koy akşamüstü saatlerinde güneş adanın öbür tarafına vurduğu için gölgede kalıyor ve bir anda soğuyor. Derseniz ki ben biramı alıp hem kopmak hem yüzmek istiyorum, işte o zaman doğru adres Glari Plajı! :) Eğer burada vakit geçirecekseniz önerim sabah erkenden gelmeniz. Çünkü gerçekten çok kalabalık!


Sakız Adası dedik, hiç yiyecek içecekten bahsetmedik! Bu adada en sevdiğim iki içecek olan damla sakızlı gazoz ve damla sakızlı soda ile tanıştım :) Sprite’mış, sade sodaymış bunları unutun! Güneşin altında içilen buz gibi damla sakızlı gazoz kadar lezzetli ve enerji veren bir içecek daha yok. Redbull ya da Burn’den daha çok kanatlandırdığına emin olabilirsiniz.

Mutlaka yemeniz ve içmeniz gerekenler:

  • Damla sakızlı soda ve gazoz

  • Damla sakızlı Uzo

  • Damla sakızı likörü

  • Damla sakızlı Yunan kahvesi (bizim Türk kahvemiz ile aynı)

  • Kalamar, midye, ahtapot ve karides

  • Yunan mezeleri

  • Yunan salatası (peynir, soğan, domates, salatalık, ceviz)

  • Eritilmiş Mastello Peyniri

  • Fıstıklı reçel

  • Damla sakızı reçeli


Öneri 3: Akşam yemeği yemek için meşhur yel değirmenlerine karşı Porto Castell isimli tavernaya rezervasyon yaptırdık. Şansımıza restoranda bir miniğin vaftiz kutlaması vardı! Canlı yunan müziği eşliğinde vaftiz kutlamalarına dâhil olduk, aile ile tanışamasak da onların eğlencelerinden biz de nasibimizi aldık :)


Öneri 4: Bir yemeğinizi de hareketli Sakız Adası kordonunda yani merkezde yemek isterseniz size önerim Delfinia Restoran. Mezelerinin lezzetine doyum olmuyor!


Öneri 5: Dondurmasız bir yaz tatili olur mu? Adanın ara sokaklarında enfes bir dondurmacı tavsiye ediyorum şimdi sizlere! Dondurmacı Kronos! (Ice Creams Kronos) Dondurmalarını yoğurt ve damla sakızı kullanarak yapıyor, çok lezzetli ve hafif! Buradan dondurmanızı alıp sonrasında bir üst sokaktaki ada pazarını, butik dükkânları gezebilirsiniz.


Bizim Sakız Adası’ndan dönüşümüz birazcık olaylı oldu. Her şey hazır, feribota yerleştik, hareket saati geldi fakat hareket eden yok! Meğersem bir cruise gemisi adaya yanaşacakmış ve o yanaşmadan önce limandan çıkışı yasaklamışlar. Tam 45 dakika izin bekledik. Çeşme’ye bu kadar gecikmeli varınca İzmir Adnan Menderes Havaalanı’na giden Havaş otobüsünü kaçırdık. Yarım saat boyunca da diğer otobüsün kalkmasını bekledik. Havaalanına tam uçuşumuzun olduğu saatte vardık, stres ki ne stres! Adeta İstanbul’un köprü trafiğini anımsatan bir trafikte gittik havaalanına. En büyük şansımız ise kaçırdığımızı sandığımız uçağın rötar yapıp gelmemiş olmasıdır! :) Bir yarım saat de havaalanında bekleyip kendi uçağımıza binerek şehrimize dönmeyi başardık. Malum ertesi gün iş başı, mesai bizi bekler!


Adalar biter mi? Adalar hiç bitmesin, Sakız Adası’na hep gidelim! Umarım işe yarar bir rehber olmuştur sizler için. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere :) Leylekleriniz hep havada olsun!
bottom of page